‘Kadına yönelik şiddet insanlık suçudur’

korkusuz yeni 1

İzmit Belediyesi ve İzmit Kent Konseyi ortaklığıyla kadın cinayetlerine yönelik farkındalık kazandırmak ve kadına yönelik şiddetin son bulması için çağrıda bulunmak amacıyla  ‘Şiddete Hayır’ etkinliği düzenlendi. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde İzmit Belediyesi önünde düzenlenen etkinliğe İzmit Kent Konseyi Başkanı Hüseyin Erol, DİSK Bölge Temsilcisi Vedat Küçük, İzmit Belediyesi Koordinatörleri ile İzmit Kent Konseyi üyeleri katılım sağladı. Tiyatro ve dans gösterisi ile başlayan etkinlik, İzmit Kent Konseyi Gençlik Meclisi Başkanı Ezgi Çalışkan tarafından yapılan açıklama ile devam etti.

“HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE KATLEDİLİYOR”

Çalışkan tarafından yapılan açıklama şöyle: “Ülkemizde her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalıyor. Şiddet, yalnızca fiziksel değil psikolojik, cinsel ve ekonomik boyutlarıyla her yaştan, her kesimden, her meslekten kadının, kız çocuğunun hayatında var olmaya devam ediyor. Bu yıl kaç kadın, kadın cinayetine kurban gitti biliyor musunuz? Tam 327 Kadın. 327 kadın, en yakınındaki, ailem dediği kişiler tarafından katledildi. Şehrimizde, henüz 28 yaşındaki Birgül Göksu, Beyza Sorguç, Hacer Çetin, Ayşe Perçem eşleri tarafından canice katledildi. Büşra, henüz 17 yaşındaydı yaşadığımız kentte elleri kanlı bir cani tarafından öldürülürken. Kadınlarımız kimi zaman hiç tanımadıkları erkekler tarafından; Başak Cengiz gibi, çoğu zamansa meslektaşım avukat, gencecik Dilara Yıldız gibi en yakınlarındaki kişiler tarafından, kamusal alanlarda güpegündüz herkesin gözü önünde katledilebiliyor.

“KADINLARIMIZI KORUYAMIYORUZ”

Kadınlarımızı koruyamıyoruz. Bu çağda, bu devirde engelleyemiyoruz kadın cinayetlerini; kadına yönelik şiddeti. Neden? Kanunlar mı yetersiz? Uygulayıcılar mı, yoksa zihniyetler mi? 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesine dair kanunda düzenlenen koruma ve önleme tedbirlerinin eksiklilkleri henüz tamamlanabilmiş değil. Bununla beraber, 2011 yılında ülkemizdeki kadın hakları savaşçılarının büyük çabası sonucunda, ilk olarak ülkemizce ve ülkemizde imzalanmış olan Kadına yönelik şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, yani bilinen adıyla, İstanbul Sözleşmesi ile iç hukukumuza girmiş olan bu kanun, kadına yönelik şiddetin engellenmesine dair en değerli kazanımlarımızdandır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VURGUSU

6284 sayılı kanunumuz, ülkemizde kadınlara yönelik her türlü şiddeti yasaklamakta ve şiddet eylemlerini ivedilikle önlemeye ve kadını etkin ve aktif olarak korumaya ilişkin düzenlemeler içermektedir. İmzadan çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi ve halen bağlı olduğumuz CEDAW ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri de kadının zarar görmesi durumunda devlet kurumlarına, etkin bir kovuşturma yapma ve etkin bir ceza sitemi oluşturma görevi yüklemektedir. Ancak ne yazık ki, ülkemizdeki yasal düzenlemeler, uygulamalara gereği gibi yansımamakta, günümüzde siyasilerin açıklama ve eylemleri, kadınların yasalarla elde ettiği kazanımların uygulanabilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin özümsenmediği, kadın ve erkeğin eşit bireyler olarak görülmediği, kadının hak ve fırsat eşitliği taleplerini görmezden gelen ve hatta sindirmeye çalışan anlayış, kadına yönelik şiddet eylemlerinin de artmasına sebep olmaktadır. Temelinde kadınların erkeklerden daha aşağı olduğu inancı yatan erkek egemen toplum ve bu zihniyeti körükleyen siyasi söylemler, medya ve tüm ayrımcı uygulamalar; kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların kadına yönelik şiddete kılıf olarak kullanılabilmesine olanak sağlıyor.

“BOYUN EĞMEYECEĞİZ”

Kadını adeta kendi mülkiyetinde, hizmetkarı olarak gören erkek, kadın kendi hayatıyla ilgili karar almak istediğinde kadına şiddet ve baskı uygulamayı ve hatta ne yazık ki kadının canını almayı dahi kendine hak görebiliyor. Ama biz biliyoruz ki bu bahsettiğimiz anlayış, Türk Kadınına Avrupa ülkelerinden çok daha önce seçme ve seçilme hakkının tanınmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesine ait bir zihniyet değildir. Türk kadını, Cumhuriyet, demokrasi ve laiklik ilkeleriyle elde ettiği kazanımları; temel hak ve özgürlükleri baskıcı ve karanlık zihniyetlere bırakmayacak, şiddete ve eşitsizliğe asla boyun eğmeyecektir. Bu anlamda, dünyada siyasi şiddet ve baskıya maruz kalan, din adı altında temel hak ve özgürlükleri hiçe sayılan tüm kadınların, özellikle İran’da Mahsa Amini’nin ülkenin ahlak polisi tarafından katledilmesinden sonra başlayan özgürlük mücadelesinde, İranlı kadınların yanında olduğumuzu bildiririz.

MAHSA AMİNİ’YE DESTEK

Kadına yönelik şiddeti önlemek, kadın cinayetlerinin önüne geçmek ve kadını her alanda temel hak ve özgürlükler bakımından güçlendirmek devletin en asli yükümlülüklerindendir. İzmit Kent Konseyi olarak, Kent adına, kentimizde yaşayan kadınların yaşam hakları adına bu yükümlülüklerin takipçisi olacağımızı; kadınların özgürlüklerinin ihlaline yol açan, baskıcı, cinsiyetçi, kısıtlayıcı her türlü durumun, söylemin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik her türlü şiddetin karşısında olduğumuzu kesin bir kararlılıkla bildiririz. Kadına yönelik şiddet insanlık suçudur, İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” Açıklamanın ardından erkek şiddeti sonucu yaşamını yitiren kadınların isimlerinin ve haber manşetlerinin bulunduğu uçurtma sembolik olarak uçuruldu. İran’da Mahsa Amini’nin katledilmesini protesto etmek amacıyla ise İzmit Belediye binasından aşağıya, üzerinde başörtüsü bulunan ipler sarkıtıldı.

Exit mobile version